Ramazan-ı Şerif ve Teravih Namazı
Ramazan’a mahsus olarak asr-ı saadetten bu yana kılına gelen bir namaz olan teravih namazı, İslâmî hassasiyetleri temsil eden sair konular gibi çokbilmişlerimiz tarafından inkâr edilmekte ve hatta bundan da öte “Emevî sporu” şeklindeki namazın ciddiyeti ile asla bağdaşmayacak süfli ifadelerle tavsif edilmektedir. Namaz hususunda Müslümanların bilinç noktasında inanılmaz derecede yıpranmaların yaşandığı bir dönemde, Ümmet adına öne çıkmış şahısların ısrarla “İbadet şuuru” terkibi üzerinde konuşması ve avam-ı nasdan olan insanları bilgilendirmesi gerekirken, bu durumun ters istikametinde tavır sergileyenlerin iyi niyetli oldukları söylenemez. Gerçi, “Teravih namazı yoktur” şeklindeki iddialara canı ekşili isteyenler dışında pek de kimse aldırış etmemekte ve icabet etmemektedir. Ta sahabe asrından günümüze Koca koca imamların, müctehidlerin, Ulema’nın kıldığı bir namaz hususunda vaveyla edenler şu tavırlarıyla “Abacı, kebeci, arada sen neci” şeklindeki deyimi hatırlatmaktadırlar. İşin hakikatini ortaya koymaktan başka bir gaye taşımayan şu makalede İnşallah meseleyi birkaç boyutuyla tedkik’e tabi tutatacağız.
Hadislerde Teravih namazı
Hz. Aişe (Radıyallahu Anha)‘dan rivayet edilmiştir ki Efendimiz (Aleyhissalatü vesselam) bir (Ramazan) gece(si) mescidde namaz kıldı ve insanlar da onunla beraber kıldılar.[1]
Ebu Seleme İbn Abdirrahman şöyle demiştir: ” Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve sellem) azimeti emretmeksizin, Ramazan kıyamı[2] hususunda insanları teşvik eder ve “Her kim iman edip sevabını yalnız Allahtan bekleyerek Ramazan kıyamı yaparsa geçmiş günahları bağışlanır.[3]
Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh)‘den rivayet edilmiştir ki; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)bir gün çıktı. Bir takım insanlar mescidin bir köşesinde namaz kılıyorlardı. Buyurdu ki: “Nedir bunlar” (Ne yapıyorlar)? “Bunlar Kur’an bilmeyenlerdir? Übeyy İbn Ka’b namaz klıyorlar onlarda onunla beraber kılıyorlar( ona uyuyorlar) denilince “İsabet ettiler, Yaptıkları ne güzeldir!” buyurdu.[4]
Ebu Zer (Radıyallahu Anh)‘den rivayet edilmiştir ki o şöyle dedi: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile Ramazanda oruç tuttuk son yedi gün kalıncaya kadar ay içerisinde bize hiç namaz kıldırmadı. (Yedinci gece) gecenin üçte biri geçinceye kadar bizi kıldırdı. (Ertesi gün) altıncı gece bizi kıldırmadı. Beşinci gece, gecenin yarısı geçinceye kadar bizi kıldırdı. Dedim ki Ya ResulAllah! Bu gece namazının hepsini bize tamamlasaydın! Buyurdu ki; Kişi, dönünceye kadar imamla beraber kılarsa, bu onun için gecenin tamamını kılmış gibi yazılır. Dördüncü gece kıldırmadı. Üçüncü gece olunca ehlini, hanımlarını ve insanları topladı. Bize namaz kıldırdı ta ki sahuru kaçırmaktan korktuk.[5]
Abdu’r Rahman İbn Abdi’l Kar’i rivayet etmiştir ki; Ömer İbn Hattab ramazanda çıktı, İnsanlar parçalar halinde (dağınık dağınık) kılıyorlardı. “Bunları tek bir kârî (okuyucu-imam) üzere toplasak elbette daha hayırlı olur buyurdu ve onları Übeyy İbn Ka’b’ın üzerine topladı[6] (Übeyy’i onlara imam yaptı)
Seleme İbn Abdi’rrahman, babasından rivayet etmiştir ki Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) “Allah size Ramazan’ın sıyamını-orucunu farz kıldı. Bende size onun kıyamını-teravih namazını sünnet kıldım. Her kim ramazan orucunu inanarak ve sevabını yalnız Allah’tan bekleyerek tutarsa geçmiş günahları affolunur.[7]
Hişam İbn Urve babasından rivayet etmiştir ki; Ömer İbn Hattab (Radıyallahu Anh) Übeyy İbn Ka’b’a Ramazan ayında insanları kıldırmasını emretmiştir.[8]
Konu ile İlgili Birkaç İşkâl
Günümüzde teravih namazının sübûti açıdan problemli olduğunu veya külliyyen inkâr yolunu tercih edip İslâmda böyle bir namazın olmadığını savunanlar davalarını isbat sadedinde delil zannettikleri bir takım rivayetlerle istidlal etmektedirler. Halbuki meselenin tahlil edilmesi ile hakikat günyüzü gibi inkişaf edecektir. Yukarıda serdettiğimiz ve adetlerinin benzerleri ile çoğaltılması hayli mümkün olan rivayetlerden de anlaşıldığı üzere, itiraz olarak gelen “Bu namazın Hz. Peygamber zamanında olmadığı, kıldırılmadığı veya hiç kılınmadığı iddiası ilmi açıdan tarafına bakılmayacak derecede önemsizdir. Rivayetler muhtelif olmakla beraber Hz Peygamberin bu namazı kıldırdığı, daha sonradan bizzat sarih ifadesiyle de açıkladığı üzere “farz olma korkusundan dolayı kıldırmayı terk edip herkesi kendi kılmaya teşvik etiği” görülmektedir. Hz. Ömer (Radıyallahu Anh)döneminde cemaat şekline geçilmesi ise farz olma korkusu” şeklinde nitelediğimiz illetin kalkması sebebiyledir. Zira bahsini yaptığımız dönem dinin tamam olup farzların tamamlandığı bir dönemdi.[9]
Bu mesele ile ilgili olarak ortaya sürülen Ebu Seleme İbn Abdirrahman’dan riveyet edilen Hz Aişeye “Resulullah’ın Ramazanda namazı nasıldı? diye sorduğu ve onun da” Resulullah Ramazan ve dışında On bir rekattan fazla kılmazdı. Dört rekat kılardı ki güzelliği ve uzunluğunu hiç sorma! Daha sonra dört rekat daha kılardı ki güzelliği ve uzunluğunu hiç sorma! Daha sonra üç rekât kılardı.”[10] Şeklindeki rivayetin doğru anlaşılamadığı kanaatindeyiz.
Zira zikredilen rivayette Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)‘İn Ramazanda “Teravih” olarak nitelediğimiz namazı değil, bilakis gece namazı olarak daima kılmakta olduğu teheccüd namazı anlatılmaktadır.[11]Hadisteki Hz. Aişe (Radıyallahu Anha)‘ nin ne Ramazanda ne de dışında ifadesi bunu göstermektedir. Çünkü Ramazan’ın dışında teravih yoktur.[12] Ayrıca bu konu hakkında Hz. Aişe(Radıyallahu Anha)‘dan gelen rivayetler muhteliftir. Bir rivayette bu namaz toplam on üç[[13], başka bir rivayette onüç rekat kıldığı ve ezanı işitince iki rekat daha kılıp toplam sayının on beşe tamamlandığı rivayet edilmektedir. Bütün bunlar, Aişe (Radıyallahu Anha)‘dan nakledilen bu rivayetlerin “Teravih namazı değil de, gece namazını anlattığını göstermektedir. Bunun içindir ki İbn Hacer bu rivayetleri vitir namazıyla alakalı hadisler arasında zikretmiştir.[14] Varsayım olarak, Hz. Aişe (Radıyallahu Anha)‘dan nakledilen şu rivayetin Teravih namazı ile alakalı olduğunu söyleyecek olursak sahabenin anlayışıyla çelişen bir durum ortaya çıkar. Zira Sahabe -nakledilen rivayetlerdeki adetler muhtelif olmakla beraber- ekseri olarak yirmi rekât olarak Hz Ömer ve Osman (Radıyallahu Anhuma) dönemlerinde Teravih namazı kılmışlardır.[15]
Ayrıca, Başka bir rivayette Efendimiz Aleyhissalatü vesselam’ın;
إن الله تبارك وتعالى فرض صيام رمضان عليكم وسننت لكم قيامه
“Allah Tebareke ve Teâla size Ramazan orucunu farz kıldı ve bende size onun kıyamını (Teravih namazını) sünnet kıldım”[16] şeklindeki rivayetten de anlaşılan Teravih namazının Efendimiz Aleyhissalatü vesselam tarafından diğer zamanlardaki gece namazları hariç bu mübarek aya mahsus olarak sünnet kılındığıdır.
Dipnotlar
[1] Hadisin devamı şöyledir: Öteki gece de kıldı, insanlar çoğaldı. Sonra üçüncü yahut dördüncü gece toplandılar. Resulullah onların yanına çıkmadı. Sabah olunca şöyle buyurdu: Yaptığınızı gördüm. Sizin yanınıza çıkmaktan beni ancak “size bu namazın farz olmasından korkmam” engelledi” (Ravi dedi ki Bu olay ramazanda idi) Bkz. Muvatta 1/86 No: 238 (İmam Muhammed rivayeti) , Buhari, es-Sahih 1129, Müslim, (Benzer iki rivayet et-Terğib fî Kıyami Ramazan, s41-42, Ebu Davud 1373 vd.
[2] Hadisteki “Kıyam-ı Ramazan” ifadesi ulema ve bunca ümmet tarafından “Teravih namazı” olarak anlaşıla gelmiştir. Bkz. en-Nevevî, el-Minhac fi şerhi Sahihi Müslim İbn Haccac, el-Mektebetü’l Mısrıyye, B.1, 1929 6/39İmam Müslim’in Kıyam-ı Ramazan’ı “Ve huve’t Teravih” diye tefsir etmesi seleften beri bu terkibin teravih namazı olarak anlaşılageldiği hususunda hüccettir. Bkz. Müslim, a.y.
[3] Muvatta, Babu Kıyami Şehr-i Ramazan, No 240 S. 86, Kahire 1994, B.3, Benzer bir rivayet Ebu Hureyre’den yapılmıştır. Bk. Müslim,et-Terğib fî Kıyami Ramazan, s. 39-40(Nevevi şerhi ile)
[4] Ebu Davud, Sünen, Kitabu’s Salat, Bab fi Kıyami Şehr-i Ramazan 318-319 (Ebu Davud bu hadisin kavi olmadığını senedindeki Müslim İbn Halid’in zayıf olduğunu söyler)Ayrıca bk. Müslim 1338, Heysemi, Mecmeu’z Zevaid 8/68 el-Beyhakî, es-Sünenü’l Kübrâ, 2/495, İbn Mace, Sünen 2470
[5] et-Tirmizi, Kitabu’s Savm, Babu Kıyam-i şehr-i Ramazan, 806, Nesai, Kitabu’s- Sehv, No: 1365 Kıyamu’l -Leyl 1606 İbn Mace İkametu’s Salat, Bab fi kıyami Şehr-i Ramazan No:1327 Ebu Davud Kitabu’s Salat, Babu Kıyam-i Şehr-i Ramazan No: 1375
[6] İbn Ebi Şeybe, el-Musannef, Kitabu’s Salat, -Men kane yerâ el-Kıyame Fi ramadan,No: 7785 5/229 Şirketü Dari’l Kıble- Mevsuatü Ulumi’l Kur’an, B.1 2006 (Muhammet Avvame Tahkikli Nusha)
[7] İbn Mace 1328, Ahmet 1/194-195, Nesâi 2518, İbn Huzeyme 2201 vd. Bkz İbn Ebi Şeybe a.g.e. 5/230 No: 7787
[8] İb Ebi Şeybe, a.g.e. a.y.
[9] el-Beyhâkî, Kitabu Fedaili’l Evkât, s.69 Daru’l Kütübi’l İlmiyye 1997 B1
[10] Muvatta, Babu Kıyami Şehr-i Ramazan,71 S.86 Kahire 1994 B.4
[11] el-Mevahibu’l -Ledüniyye ale’ş-Şemâili’l Muhammediyye,İbrahim el-Bâcûrî, s.454 Daru’l Yusr-Daru’l Minhâc B.2007
[12] İbrahim el-Bâcûrî, a.g.e. (Muhammed Avvame’nin Dipnotu)
[13] Buhari 1104, Müslim 1/510
[14] Bkz. İbn Hacer, Bulûğu’l Meram min edilleti’l Ahkâm, S.119, Müessesetü’r-Risâle B.1 2003
[15] el-Mizanu’l-Adil li temyizi’l Hakk ani’l Batıl, Abdü’l Kadir Diyab, S. 245 Daru’t-Takva 2005
[16] İbn Mace, Sünen, İkametu’s Salat,No: 1328